27 Aralık 2010 Pazartesi

İKTİSADİ ANAYASA

İKTİSADİ ANAYASA



NEDEN İKTİSADİ ANAYASA?

Bugün hükümet faaliyetleri başlangıçta düşünülen gönüllü mübadele düzeninden tamamen farklı bir karakter arz etmekte, karar alma mekanizmasında rol alan kimseler kamu çıkarlarını kullanarak şahsi çıkarlarını kollayabilmektedirler. Şahsi çıkarları maksimize etmek üzere giderek artan ölçüde bir kaynak özel kesimden kamu kesimine aktarılmaktadır. Bu amaca yönelik olarak doğrudan ve/veya dolaylı vergiler yanında kamu kuruluşlarının hizmet arzındaki tekelci yapıları kullanılarak kamu mal ve hizmetlerinin fiyatları arttırılmaktadır. Böyle bir gelişmeyi önlemek isteyen seçilmiş liderler menfaat sahibi kişilerin lobi faaliyetleri ile kontrol edilebilmektedir.

İktisadi piyasayı geliştirmek için nasıl mübadele sürecini kolaylaştırmak ve bu yönde gerekirse mukavele ilkelerini yeniden belirlemek zarureti varsa, siyaseti geliştirmek için de ilkeleri belirlemek zamanı gelmiştir. Bundan böyle siyaset oyunu bu ilkelerin oluşturduğu anayasal çerçevede oynanacaktır. Burada siyasetin geliştirilmesi, kamu yararını ön planda tutan üstün ahlak sahibi temsilcilerin seçilmesinden daha çok, devlet ile halk arasında oynanacak oyunun kuralları ve değiştirilme esaslarının belirlenmesi ve bu kurallara uyulacağının bilinmesi ile mümkün olacaktır.

Politik veya bürokratik bir otoritenin vereceği bir kararın veya olaylar karşısındaki davranış şekliğinin önceden tahmin edilmesi, bir otomatik kuralın nasıl işleyeceğini öngörebilmekten çok daha zordur. Bir kararı veya davranışı önceden kestirebilmenin üstün yarar sağladığı durumlarda, bu karar veya davranışın uygulanmasından doğacak sonuçlar, mükemmel olmayabilirler. Ancak, buna dayalı olarak yasal düzenleme yetkileri tam olarak belirlenmemiş bir otoritenin getireceği önceden tahmin edilemeyen kararlardan genellikle daha tercih edilirler.

Piyasa içerisinde faaliyet gösteren kişi ve firmalar para politikalarını tahmin edemedikleri bir otoriteye karşılık en radikal yasal düzenlemeyi dahi tercih ederler.

Otoritelerin inisiyatiflerini kullanarak özel bazı olaylarda para politikalarını başarıyla uygulamaları, kuralsızlığı kurala tercih etmek için yeterli bir neden değildir.

Politikacıların uzun dönem faydaları göz ardı etme eğilimlerini bertaraf etmek üzere, kendileri ve halk için uzun dönem sonuçları zararlı olan fakat kısa dönemde faydalı sonuçlar veren uygulamaları yürürlüğe koyarak yeniden seçilme şansını arttırmaya yönelik faaliyetleri önlenmelidir. Çünkü böyle bir faaliyetin maliyeti bütün topluma yayılırken faydası belirli bir seçmen gurubuna yansımaktadır.

Devletlerin ömrü politik karar veren kişilere göre daha uzundur. Politik kişilerin uyguladıkları politikaların zararlı sonuçları dolayısı ile sorumlulukları yok denecek kadar azdır. Toplam vergi tahsilâtını iktidarda oldukları dönem için maksimize etmek ve bunu halka şirin gözükecek harcamalarda kullanmak kendi menfaatleri icabıdır. Toplum yararına olan istikrarlı uzun dönem vergi politikaları ile vergi gelirlerindeki artışlardan ziyade, düşük düzeyli de olsa kısa dönem vergi gelirlerini tercih etmektedir. Bu mahsurları ortadan kaldırmak üzere, devlet vergi çeşitleri ve oranlarının keyfi uygulamalarla değiştirilemeyeceği konusunda vatandaşa anayasal güvence verecektir. Vergi salma usulleri ve vergi oranları anayasa ile düzenlenecektir. Böylece vatandaşlar uzun döneme yönelik sıhhatli kararlar alabilecek, devlet istikrarlı ve “üretken devlet’in ihtiyaçlarını karşılayabilen düzeyde vergi gelirleri elde edecek ve vergi çeşitlerini arttırma ve oranlarını yükseltme yönündeki kısa dönem eğilimlerine gem vurmak zorunda kalacaktır.

İktisadi Anayasa ile toplumda üzerinde mutabakat sağlanan ve uzun dönem yürürlükte kalacağı beklenen bir vergi/mali sisteminin getirilmesi, vergi/mali kurumlarının da kısmen devamlılığı yönünde bir beklenti yaratacaktır. Kişilerin yapılacak vergi düzenlemeleri karşısındaki fayda ve maliyet durumları kısa dönemde belirli olmasına rağmen, anayasa kapsamında yapılacak böyle uzun dönem bir vergi düzenlemesi ile belirsizlik kazanacaktır. Çünkü hiç kimse uzun dönem için kendisinin vergi/mali kanunlar karşısındaki durumunu tam olarak kestiremez. Diğer bir ifade ile, böyle bir dönemde vergi yükünün kimlerin üzerinde kalacağı kestirilemez. Böylece genel sonuçlara dayalı kararlar almak, bireysel mali/vergi kararlarının alınmasından daha kolay olacaktır.

Piyasa partilerin tercihinden ziyade, tek tek bireylerin tercihini yansıtan “ortalama birey” in tercihine dayanacaktır. Ekonomik mübadelede olduğu gibi, politik mübadele ekonomisinin temeli nasıl mübadelede mutabakata dayalı ise, politik mübadeleden de her iki taraf yarar sağlamalıdır. Hiç şüphesiz ki;
Anayasal uzlaşmaya dayanan iktisadi kamu politikalarının başarısı diğer seçeneklerin üzerinde olacaktır.

İktisadi anayasa, kamu karar mekanizmasında bulunanlar ile toplum arasında bir ekonomik anlaşma veya sözleşme şeklinde olacaktır. Ancak böyle bir sözleşme ile yaşam ve mülkiyet hakları ile birlikte iktisadi hakları da güvence altına alan yöneticilerin hakları ve meşruluğu tartışılmayacaktır.

İktisadi politika kararlarının dayandırıldığı ilkelerin anayasa ile belirlenmesi lazımdır. Aksi halde seçilmiş siyaset adamları bütçe açıkları oluşturmak için her türlü yola başvurabilirler. Siyaset, sadece bireyler arasında zoraki kurulan bir ilişki olarak görülürse, siyasetçiler de net servet kollayıcıları olarak görülebilirler. Siyasete faydadan çok zarar getirecek böyle bir görüşün toplumda hâkim olmasını kabul edemeyiz. Siyasette, bireylerin iktisadi davranışlarında olduğu gibi, kişisel çıkarlarını ön planda tutmaları, olabildiğince yapıcı ve düzenleyici anayasal sınırlamalarla önlenmelidir.

Serbest piyasa ekonomisine inanmış biri olarak, vatandaşlarımızın her türlü ihtiyacını serbest piyasa mekanizması içerisinde etkin bir şekilde karşılaması politikalarımızın temelidir. Serbest piyasa mekanizması içerisinde bireysel olarak etkin bir şekilde karşılanamayan ihtiyaçlar da vardır. Bunlar devlet tarafından toplu olarak karşılanabilmektedir. Ekonomik anlamda bireysel özgürlüklerin genişletilmesi, ekonomik kararlarda devletin yerine kişilerin ağırlıklarının arttırılması, kaynakların ekonomik kullanımı ve netice olarak ülke kalkınması açısından son derece önemlidir. Ancak, devlet tarafından karşılanacak ihtiyaçların nasıl karşılanacağının da devlet kurumları ile vatandaşlar arasında uzun vadeli gönüllü bir mali anlaşma ile belirlenmesi zamanı gelmiştir.

İşte bu amaçla, adalet ve kalkınmanın her türlü siyasi hesaptan uzak bir şekilde gerçekleştirilmesini teminen, ülke siyasi tarihinde ilk kez, önemli ekonomik kararları anayasa ile düzenleyip teminat altına alacağız.

Vatandaşların vergi paylarına karşılık kamusal hizmetlerden yarar paylarının gerçek bir bölüşümüne yönelik düzenlemeler, Bütçenin gelir kısmının daha adil bir şekilde karşılanmasına hizmet etmelidir.

Politik davranışların geniş bir manevra sahası içerisinde nasıl gelişeceği bilinmeden, çeşitli mali/vergi kurumlarının kamusal mal ve hizmetlere olan tercih ile özel sektör tercihlerini nasıl etkileyeceği bilinemez. Bu kişilerin davranışları sonucu ortaya çıkan olumsuz mali sonuçları bertaraf etmenin yolu bunların ekonomik hareket alanlarına herkesin üzerinde mutabakata varabileceği sınırlar getirmek üzere politik kurumların anayasa çerçevesinde yeniden düzenlenmesinden geçmektedir. Bu sebeple kamu maliyesinde yapılacak bir reforma da, kurumsal yapının değiştirilmesi ile başlayacağız. Mevcut toplumsal kurumların işleyişi ile nasıl işlemesi gerektiğine dair yapılacak bir çalışma, bizi hayali modellerden gerçekleşebilir modellere götürecektir

İKTİSADİ DEVLET ANLAYIŞIMIZ

İktisadi anayasanın temel amacı, vatandaşların kanun karşısında iktisadi eşitliği, ekonomik refahın insanların barışçı işbirliği içerisinde temini ile kişisel ve genel çıkar arasındaki farkın haklılık kriteri kullanılarak kapatılmasıdır.

İktisadi anayasanın amacı siyasi, sosyal veya ekonomik kurumların tümünün değiştirilmesi olmadığı gibi, sosyal refah anlayışını da ortadan kaldırmak değildir. İktisadi anayasanın amacı, anayasal iktisadi yetersizliklerden doğan toplumsal, yapısal ve kurumsal zararların tespiti ve bunların anayasal düzenlemelerle ortadan kaldırılmasıdır. Anayasal iktisat sayesinde ekonomi uzmanları artik ekonomiyi rotadan çıkaracak kararlar alan otoriteye dikkate alınmadıklarına bakmaksızın durmadan nasihat etme durumunda kalmayacaklar. Devlet otoritesi devleti vatandaşlarla vardığı anayasal iktisadi anlaşma çerçevesinde yönetmek durumunda olacaktır.

Bugün artik toplum üzerinde toplumun genel menfaatleri söz konusu olmaksızın baskı uygulayan devlet idaresini genel menfaatleri gözeten bir idare haline getirmek için seçim sistemlerinin ve periyodik olarak yapılan seçimlerin yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Devlet faaliyetlerinin alanı ve kapsamının ancak devlet otoriteleri ile vatandaşlar arasında bir sosyal ve iktisadi sözleşme niteliğindeki anayasa ile kontrol altına alınabileceği bilinmektedir. Böylece demokratik yönetimlerin çökmesinin en önemli nedenlerinden biri olan politik saygınlığın kurum olarak kaybedilmesine yönelik endişeler kısmen de olsa ortadan kaldırılabilir. Yapılacak anayasal bir reformla vatandaşlar seçilmişlerin veya atanmışların yetkilerini devlet ile vatandaşlar arasında önceden ortaya konan anlaşmayı bozmadan kullanmaları temin edilecektir.

Bu manada anayasal reformun amacı, kötü niyetli iktidar sahiplerinin yetkilerini önceden genel bir sınırlamaya tabi tutmaktır. Anayasal Reformun amacı demokrasinin devamı için kötü politikacıyı kendisini bir daha seçmeyerek pratikte seçmene hiçbir yarar sağlamayacak şekilde cezalandırmak ve onun yerine iyi görünen ancak icraatının ne olacağı henüz bilinmeyen bir kişiyi seçerek oyunun kurallarını ortaya koymadan bunun bizi iyi yönetmesini genellikle boşuna beklemek değildir.


Seçilmiş veya atanmışların hırslarını kontrol altına almak, politik ve bürokratik saygınlığı kazanmak için, devletin yetkilerini yeniden yapılanma süreci içerisinde anayasal sözleşme ile düzenlemek gerekmektedir. Toplumu kökten sarsacak radikal devrimler yapmaksızın, temel politik kurumlar yeniden gözden geçirilerek halkı ve devleti ayni ölçüde hoşgörü sınırları içerisine sokacak bir anayasal yeniden yapılanma gerçekleştirilecektir.

Politikaya, kurumlara ve devletin işleyişine karşı sorumsuzca karşı olan bir anlayışa sahip olmak ne kadar yanlış ise, önemli sosyal maliyetlere neden olmadan, bu kurumları “üretken devlet” çatısı altında yeniden yapılandırma yönünde gayret sarf etmemek de o kadar yanlıştır.

Seçim ekonomisi uygulayarak kısa dönem menfaatleri kollayan politikacılar, toplumda mülkiyet haklarının devamlı bir sömürücüsü olma durumundadır. Çünkü bu uygulamayı zamanı geldiğinde tekrarlayarak, toplumun ve seçmenin üzerine yüklediği maliyetlerle yeniden seçilmesini garanti altına almaya çalışacaktır.


Bize göre siyaset, özellikle mali konularda zoraki ilişkilere dayalı iktidar mücadelesi değildir.

Demokratik toplumun ölçüsü, devlet halk ilişkisi gibi, halkın piyasa dişi ilişkilerde serbest karar verebilme veya gönüllü anlaşabilme derecesidir.

Tam rekabet düzeyi hiçbir bireyin diğeri üzerinde egemenliğe kalkışmadığı bir durumdur. Gönüllü bir mübadele sisteminde böyle bir tahakküm yoktur ve bireysel ekonomik gücün bir anlamı da olamaz. Ancak kişiler arasında gerçek veya potansiyel bir rant oluşumu varsa, baskı veya tahakküm söz konusu olacaktır. Siyasete bu açıdan bakıldığı zaman siyaset bir iktidar mücadelesi olmaktan çıkacaktır.

Anayasal güvence altına alınan serbest seçimlerle, politik tercihlere dayalı devlet faaliyetlerinin alanı ve kapsamının kontrol altına alınabileceği artik beklenmemelidir.

Anayasa ile devletin yapacağı işler belirlenecek, politik karar verme sınırları çizilecek, alternatif politik kuralların işleyişine açıklık getirilecektir. Kişilere hangi şartlar altında ne ölçüde ayrıcalık tanınacağı açıkça gösterilecektir.

Koruyucu devleti simgeleyen Anayasa hazırlandıktan sonra tanımlanan bir yasal ortamda, iktidar imkânlarını kullananlar ile halk arasında her iki tarafın da yararına olacak politik ilişkiler devam edecektir. Ancak bu ilişkiler Devlet için genellikle etkin bir “üretim devleti” olmakla sınırlandırılacaktır. “Üretken devlet”, üretiminden toplumdaki herkesimin faydalanabileceği ve yaptığı kamusal üretimi bireysel üretimden daha ucuza mal edebilen devlet olacaktır. Ulusal mal ve hizmetlerden yararlanacakların bu yararlanmadan doğacak net kazançlarını güvence altına almak için kamusal kararların nasıl, kim tarafından hangi kurallara göre alınacağı ve bu kuralların nasıl işleyeceği belirlenecektir.

Demokratik hayatımızda, halkın kendi çıkarları ile halkı temsil etmek üzere seçilen veya atanan temsilci veya kurumun çıkarı arasında muhtemel farklılıklar belirlenecektir. Çıkarılan kanunların veya belirlenen politikaların yürütülmesi bürokratlar tarafından yapılmaktadır. Bürokratların yürütme görevi içerisindeki geniş seçim veya takdir hakki veya yasama organını kendi çıkarları doğrultusunda etkileme gücü kontrol altına alınacaktır. Bürokrat davranışlarını halkın çıkarlarını maksimize edecek şekilde yönlendirmek üzere gerekli tedbirler alınacaktır.

Devletin tekel koşullarında faaliyet göstermesini engelleyici tedbirler alınacaktır. Devlet kaynakları heba eden bir kurum olmaktan çıkarılıp, vatandaşa en uygun kolektif mal ve hizmet sağlayan bir kurum haline getirilecektir.

Devleti iyiliksever zorba görüntüsünden veya işlevinden kurtarmak için seçim kanunda yapılacak değişikliklerin yeterli olmadığı artik dünyada elde edilen tecrübelerden anlaşılmıştır. “Üretken devlet”i kurmanın tek yolunun anayasal düzenlemeler olduğu artik bilinmektedir.

Vergi oranlarına anayasa ile bir sınır konulacak ve bu oranların yıllar itibariyle nasıl düşürüleceği yine anayasa ile belirlenecektir.

Devletin organizasyonunda alışılagelmiş devlet organizasyonu yerine, piyasa benzeri bir organizasyonun kurulması “üretken devlet”in geliştirilmesi için şarttır. Piyasa ekonomisi içerisinde faaliyette bulunan kişilerin kendi çıkarlarını gözeterek ekonomik faaliyette bulunması ayni zamanda “üretken devlet”in ortaya çıkışına hizmet eder, kamusal hizmetleri yerine getiren bürokratların kendi çıkarlarını gözeterek hizmet vermesi ise “üretken devletet”den uzaklaşılmasına neden olur.

Piyasaların iyi organize olduğu, kapsamında herhangidir şüphe olmayan gayet anlaşılır bir anayasal ve yasal çerçevede, vatandaşlara tam rekabet piyasalarına yakın bir ortamda özgürce ekonomik faaliyette bulunma imkânı tanıyacağız. Böylece, ticari ve kişisel ahlakin bozulacağına dair şüphelerimiz azalacak ve politik iktisadın anayasa ile sınırlarının çizilmesi ile de, politik ve bürokratik ahlakin muhafaza edileceğine dair inançlarımız artacaktır.


İKTİSADİ ANAYASANIN KAPSAMI

Bugüne kadar kamu maliyesi ekonomik gerçeklerden çok hukukla ilgilenmiştir. Politik karar üretme süreci ekonomi biliminin araç ve yöntemleri ile analiz edilmemiştir. Bundan böyle dikkatlerimizi kamu maliyesinde ortaya çıkan sorunlardan ziyade, bunların asil sebebi olan politik karar organları ve iktisadi anayasa üzerinde toplayacağız.

Yürürlüğe koyacağımız iktisadi anayasa ile, anayasanın iktisadi hayatin düzenlenmesindeki rolü ön plana çıkarılacak, Devlet ile halk arasındaki iktisadi ilişkiler anayasa kapsamında bir toplumsal mutabakat ile sağlanacaktır.

İktisadi Anayasa ile politik kararlara sınırlamalar getireceğiz. Böylece fiyatlar, ürünler, karlar ve sanayi yapısı gibi değişkenler üzerindeki iktisadi politik tercihler özel ekonomideki kişi ya da firma veya sektörler üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılamayacaktır.

Özel bir tüketim vergisi, özel piyasalardaki mal ve hizmetlere olan talebi nasıl etkileyebiliyorsa, vatandaşların ödedikleri vergiler de, kamu mal ve hizmetlerine olan talebi etkileyebilmelidir. Çocuklarını yetersiz Devlet okullarında okutmak istemeyen aileler, Devletten alacakları eğitim fişleri ile eğitim hizmetini piyasadan alabilmelidir. Diğer taraftan stopaj mükellefi neden dolayı stopajın maliyetine katlandığını bilecek, Ücretliler vergilerinin sosyal güvenlikleriyle ilgili sağlık, emeklilik gibi konulara tahsis edildiğini görebilecektir.

Vergi yasasındaki temel değişiklikler gibi, bazı mali kurumları dönemler boyunca değişmeyeceklermiş gibi kabul edeceğiz. Bu gibi kurumlar, kişilerin veya gurupların genel çıkarları gözetilerek, anayasa ile düzenlenecektir.

Anayasal mali kararlar karmaşık bir toplumsal tercih sonucu alınacaktır. Bu sebeple bu sürecin işleyiş şeklini de belirleyeceğiz.

Demokrasilerde, sosyal devlet anlayışı terk edilmeksizin, kamu mallarının nihai maliyetlerine katlananların, nihai yararlanacak kişilerden olması önemli ölçüde gerçekleştirilecektir. Politik yapı düşünülmeksizin kamusal mali fazlalığı paylaşan toplum üyelerinin oranı yükseltilirken, devletin baskı gücü düşürülecektir.

Bürokrasi ve bürokratik davranışlar ile yasama üzerindeki çalışmalarda çıkar kollama unsurunun ağır bastığı haller gözlemlenirken, anayasasal çalışmalarda uzun dönemli karşılıklı çıkarların gözetildiği görülmektedir. Bu durum dikkate alınarak, çağdaş siyasetin kurumsal düzenlemeleri pozitif bir biçimde tahlil edilerek, politikanın ekonomi yönüne açıklık getirilecek ve çalışmaların neticeleri anayasal reform tartışmalarında esas olacaktır. Böylece çağdaş bürokrasi ve yasama kurumlarına yeni kurumsal sınırlamalar getirilebilecektir.

İktisadi Anayasa ile imtiyaz dağıtma yetkisine sahip kurumların bu yetkileri anayasal çerçeve içerisinde sınırlanacak, bu sebeple oluşabilecek kamu harcamalarındaki artış önlenecektir.

Kamu ekonomisinde etkinliği sağlamanın yolları makro açıdan belirlenecek. Etkin bir şekilde üretilecek kamu mal ve hizmetlerinin toplumdaki dağılımının nasıl olması gerektiği araştırılacaktır.

Kamu karar mekanizmasında bulunan kişilerin mevcut sorunları çözebilmesi için yapılan tavsiyeler göz ardı edilebilmektedir. Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanmasında piyasa ekonomisinin yetersizliğini önlemek için düşünülen tedbirler, etkinlik ve adalet gibi kriterleri sağlamada yetersiz kalan kamu ekonomisi için de düşünülmelidir.

İktisat biliminde kullanılan araç ve metotlar da kullanılarak politik süreç, politika, kamu sektörü ve kamu ekonomisi ile ilgili iktisadi anayasada yer alması gereken konuları belirleyeceğiz.

İktisadi politikaların uygulanması sonucu kaynak tahsisinde bir verimsizlik söz konusu ise, çoğu zaman kamu örgütlenmesinde veya yasal düzenlemede herkesin dikkatini çeken ve üzerinde mutabık kaldığı bir yanlışlık olduğu bilinmektedir. Genel bir uzlaşma sağlanan bu konular anayasa ile düzeltilecektir.

Adalet, mali yapı ile doğrudan ilgili bir kavram olarak, anayasa ile gerçekleştirilecektir. Politik karar ve kurallar içerisinde faaliyet gösteren kurumlar demokratik oldukları ölçüde saygındırlar. Ekonomik ve sosyal politikalar toplum ve politikaciar arasında devamlı bir tartışma konusu olmamalıdır. Mali uygulamaların her gün değiştirilmesi anayasal düzenlemelerle önlenmeli ve otoritenin yaptığı işlemler gelir veya fayda dağıtımının adalet içerisinde yapılmasını garantileyen anayasal mali kurumlarca denetlenecektir.

Mali kurumların anayasal düzenlemelere tabi olması, bu kurumların nispeten sürekli olma özelliği göstermesine bağlıdır. Bu kurumları dikkate alarak yaşayan toplum fertleri, kurumsal değişiklikler için anayasal mutabakatın kolay sağlanamayacağı düşüncesiyle, kurumların yürürlükte kalacağı orta ve uzun vadede bu kurumların kendi geleceklerine olan net etkilerini, haran değişebilecek olan ekonomik ve politik ortam sebebiyle, tam olarak tahmin edemezler.

Orta ve uzun vadede kendi ekonomik veya politik gelecekleri ile ilgili böyle bir şüphe, orta ve uzun dönemde kurumların adalet ve verimlilik gibi kriterler doğrultusunda düzenlenmesi için kişiler arasında anayasal düzenleme yapılması yönünde toplumsal mutabakat sağlanmasını sağlar. Böylece toplumsal sözleşmeye dayanan iktisadi anayasa ile, bir yandan toplumun ahlak kurallarının yozlaşması önlenirken, diğer yandan bu kavramların toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından dikkate alınmasını sağlayacaktır.

İktisadi anayasa hazırlanırken vergilerin cebri olarak toplanması yerine vatandaşların bireysel kararlarına bağlı bir vergileme sistemi neticesinde toplanması esas olacaktır.

Vatandaşlara vergi oranlarını kamu harcamalarından bağımsız olarak düşünme hakkı ancak anayasal düzenlemelerle verilebilir. Bütçe gelirlerinde tahsis ilkesinin hangi hizmet ve mal üretimi için geçerli olacağı anayasal düzenlemelerle belirlenecektir. Başlangıçta tahsis ilkesine göre toplanan gelirler daha sonra genel bütçeye aktarılmayacaktır. Talep esnekliği yüksek olan mal ve hizmet üretiminin tahsis ilkesine göre fonlanması esas olacak, otoritenin genel bütçe tahsislerini, esnek talebe sahip hizmetler için kullanılarak kamu harcamalarının giderek artması önlenecektir.

Piyasa şartları oluşmadan karar alma sürecinin işletilmesi rant kollama faaliyetlerinin ortaya çıkışını teşvik etmektedir. Rant kollama faaliyetleri otoritenin çeşitli yasal düzenlemeleri ile politik ekonomi içerisinde giderek artmakta ve bu artış kamu kesimi faaliyetlerinin ekonomi içindeki payı ile paralellik taşımaktadır. Rant kollama, toplum yararının aleyhine kişisel çıkarları kollama ise, rant kollamayı teşvik eden, piyasa düzeninin işlemesini olumsuz yönde etkileyerek iktisadi ve politik kargaşa yaratan yasal düzenlemelerin önü anayasal düzenlemelerle kesilecektir. Böylece ortaya çıkabilecek ekonomik rantlar, piyasaya girecek diğer müteşebbisler tarafından hemen paylaşılarak istikrarlı büyümeyi temin edecek bir araç olacaktır.

Politik ekonomi içerisinde otoritenin rant kollattırmak üzere kullandığı bazı kişi ve gruplara hitaben teşvikler, kotalar, izinler ve imtiyazlar gibi araçlar, milli menfaatleri ilgilendiren özel durumlar dışında, anayasal düzenlemeye tabi tutularak toplum yaraları aleyhine kıtlık rantlarının elde edilmeleri önlenecektir.

Rant kollamanın anayasal sınırlara çekilmesi ile iktisadi kanun tekliflerinin veya yönetmeliklerinin toplumun bazı kesimleri tarafından genel kamu menfaati aleyhine kendi çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi için lobi faaliyetlerinde bulunması, politikacıları toplum vicdanını rahatsız edecek tarzda etkilemesi veya kanuna karşı hile yapmaya kalkışarak genel ahlak kurallarını çiğnemesi ve bu yolda yapılacak bir kaynak israfını önlenecektir.

Devletin iktisadi faaliyetleri anayasal düzenlemelerle geniş ölçüde kısıtlanarak özel sektörün gelişimi teşvik edilecek, özel hukukun kamu hukuku karşısındaki durumu güçlendirilecektir. Böylece piyasa işleyişi ekonomik davranışlara egemen olacak ve kamunun kasıtlı veya kasıtsız olarak ortaya çıkardığı ekonomik rantlar rekabetin gelişimi ile ortadan kaldırılacaktır.

Anayasal reformun nihai amacı, seçilmişlerin toplum yararına icraat yapmalarını bunların vicdanlarına terk etmek yerine, bunların toplumsal anayasal anlaşmada belirlenecek kural ve kurumlar çerçevesinde davranışlarını sağlamak, yetkilerini aşarak anayasal anlaşma dışına çıkanları anayasal sözleşme kapsamında oluşturulacak kurumlarla cezalandırmak veya tasfiye etmektir.

Anayasal iktisadin esasi ahlak üzerine kurulmuştur. Anayasal iktisadin hedefi halkın hürriyet, barış ve refah içerisinde yaşamasını temin etmektir. Kişilerin davranışlarını etkilemeye yönelik politik reformlardan daha çok, bu reformların sınırlarını belirleyen kuralların tespiti anayasal iktisadin konusu olacaktır.

Bireyler alıcı ve satıcı olarak piyasa ekonomisi içerisinde kendi çıkarlarını en üst düzeye çıkarmaya çalışmaktadırlar. Politika sürecinde ise, seçmen, vergi mükellefi, kamu hizmetinden yararlananlar, politikacı ve bürokrat olarak bireylerin bu karekterlerini devam ettirebildikleri görülmektedir. İktisadi anayasa hazırlanırken politik veya bürokratik kamu yetkililerinin ellerinde bulundurdukları gücü özel amaçları için kullanabileceği esasi kabul edilerek, bu davranışın önünün getirilecek kurumlarla kesilmesi hedeflenecektir.

Politik birimler üzerinde ahlaki sınırlamaların etkileri giderek azalmaktadır. Harcamaların gelirlerle karşılanması esasi terk edilip, vergi toplamanın harcama yapmaya tercih edildiği ve böylece açık bütçe uygulamalarının devamlılık arz ettiği günümüz uygulamalarında “üretken devlet”ten giderek uzaklaşılmaktadır. Anayasal iktisat ile açık finansmanı anayasa ile kısıtlayacak tedbirler belirlenecektir.

İktisadi anayasa ile düzenlenecek bir diğer konu gelir transferleridir. Belli çıkar gruplarının menfaatlerini gözeten politikaların bölüşüm adaletini ortadan kaldıran işleyişi, bölüşüm adaletini bozmaya yönelik yatırımların karlılığını ortadan kaldıracak anayasal kurumlarla önlenecektir.

İktisat politikasının anayasası hazırlanacaktır. Fertle devlet arasındaki ilişkinin ekonomik sınırları iktisadi anayasa ile çizilecektir.

Anayasal kurallar üzerinde anlaşmaya varma esas olacak, günlük politik faaliyetler fertle devlet arasında bir anayasal sözleşme ile düzenlenebildiği ölçüde devlet faaliyetleri meşruluk kazanacaktır. Bir neslin çoğunluk tercihi gelecek nesillerin vergi mükelleflerinin refah düzeyini düşürme pahasına devlet borçlarının arttırılarak bugünkü toplumsal tüketimi pompalamak yönünde şekillenebilir. Toplumsal sözleşmeye dayalı iktisadi anayasa böyle bir açık finansmana izin vermemelidir. Politika ile yaratılan sonuçlar, politik faaliyeti sınırlayan yasal ve anayasal kurallarla sıkı sıkıya bağlıdır. Böyle durumlarda anayasal politik ekonomi daha da önem kazanmaktadır.

Anayasal politik ekonomi kuralları, vatandaşların sosyal ve ekonomik düzenlerini kontrol etmeleri için kendi amaçlarına en iyi hizmet edecek politik oyun kurallarının bir bütünü olacaktır. Anayasal politik ekonominin hedefi, vatandaşlardan daha iyi bildiği sanılan kavramsal bir devlet mekanizmasının, vatandaşları adalet ölçüleri içerisinde yönetmesini temin etmek değildir. Anayasal politik ekonominin hedefi, kendi değer yargıları ile idare edilmek istenen vatandaşların bu değer yargıları esas alınarak özgür bir ortam içerisinde barış, refah ve ahenk dolu bir dünyada yaşamaları için kuralları belirlemektir. Bu kurallar, oynanacak bir oyununun tarafları olan iki takımın, oyunun herhangidir safhasında zarar veya fayda görmelerine bakılmaksızın uygulanmasında hemfikir oldukları kurallar olacaktır. Kurallar ortalama bir oyuncu dikkate alınarak hazırlanacaktır. Bir oyunun kurallarının belli olması adaletli bir yönetim için esastır. Bu durumda oyunu dışardan izleyenler zorla çözüm dayatamazlar. Ancak oyunu elde ettiği bilgiler çerçevesinde değerlendirerek oyuncuların tercihlerine göre çözüm yolları önerebilirler.

İktisadi anayasa hazırlanırken iktisat bilimi bir tercih bilimi olmaktan çok bir uzlaşma veya anlaşma bilimi olarak rol alacaktır. İktisatçılar politik iktisadi çalışmalarda önemli roller alacaktır. Bu çalışmalarda menfaatlerini kollayan birey yerine, çatışan menfaatler arasında anlaşmalar ön plana çıkarılacak, politika, menfaatleri maksimuma çıkarma düzeyinden vatandaşla otorite arasında kuralları belli ve karşılıklı menfaate dayalı gönüllü bir alışveriş olarak incelenecektir. Kurallar dışına çıkıldığı zaman alışverişin meşruluğu ortadan kalkacaktır.

İktisadi anayasa vatandaş ve devlet arasında basit mübadele sistemini esas alarak iktisadi konuları düzenleyen bir anayasal sözleşme niteliğinde olacak. Bu sözleşmenin uygulanmasından doğacak anlaşmazlıklar tarafsız bir kurum tarafından giderilecektir. Burada hakemlik görevini adalet örgütü üstlenecektir. Adalet örgütünün vatandaş ve sözleşmeyi uygulayan devlet arasında politik etkilerden uzak mevcut kanunların uygulanmasını sağlayan ve bir yargılayıcı hakem olarak çalışan bir yapıda olması, anayasal iktisadin bir anlam ifade etmesi için vazgeçilmez bir unsurdur. Yargının görev sınırı kanunları yorumlayarak uygulamaktır. Yargının kanunları yorumlamasında esas, yasama organının çıkardığı kanunların ruhu değil, kanunun çıkarıldığı anayasal düzenlemenin ruhu olmalıdır. Bu amaçla yapılacak çalışmanın usulleri de önceden belirlenmelidir. Yasama organının anayasaya aykırı kararları yargı organları tarafından uygulanmamalıdır. Yasama organının görevi anayasal kanunlar dâhilinde, kamusal harcama ve finansmanın sağlanmasına yönelik politikaların uygulanmasıdır. Yasama organın anayasal reformları yapması, vatandaşla devlet arasındaki anayasal sözleşmenin tek taraflı olarak değiştirilmesi demektir. Bu ise anlaşma değil tek taraflı bir düzenleme olacağından yasama organının yetkileri dışında olması gereken bir durumdur.


Şahin Kesikminare

İktisadi Anayasanın Neresindeyiz?

Siyasal İktisatta Mevcut Durumumuz

Ulusal Planlama ile ilgili olarak iktisatta bugünkü durumu ve 21. Yüzyılda öne çıkacak Plan-Bütçe konseptleri ile ilgili olarak görüşlerimi kısaca belirtmekte fayda mütalaa etmekteyim.

Bugün birçok kesim tarafından tenkit edilen politik faaliyetlerin tenkit nedenlerinin altında yatan en önemli gerçek, bu faaliyetlerin başlangıçta düşünülen vatandaş-devlet arasındaki gönüllü anlaşma ortamına dayandırılamamadan, karar mekanizmasında rol alan kimselerin, kamu çıkarları adı altında, şahsi çıkarlarını kollayabilme imkanı bulabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Şahsi çıkarları gözetmek amacıyla giderek artan ölçüde bir kaynak özel kesimden kamu kesimine aktarılma ve kamu görevlilerinin, çıkar çevrelerinin lobi faaliyetleri ile kontrol edilme endişesi her zaman yaşanmaktadır. Bu gibi durumlarda sosyal barış ve huzur bozulmakta, kaynak kullanımında etkinlik ve verimlilik düşmekte ve netice olarak ekonomik kalkınma yavaşlamaktadır.

Diğer taraftan, piyasa şartları oluşmamış politik ekonomi içerisinde rant kollama faaliyetleri iktidarların çeşitli yasal düzenlemeleri ile giderek artmakta ve bu artış, kamu kesimi faaliyetlerinin ekonomi içindeki payı ile parelellik taşımaktadır. Rant kollamayı teşvik eden, piyasa düzeninin işlemesini olumsuz yönde etkileyerek iktisadi ve politik kargaşa yaratan yasal düzenlemelerin önü anayasal düzenlemelerle kesilmelidir. Böylece ortaya çıkabilecek ekonomik rantlar, piyasaya girecek diğer müteşebbisler tarafından paylaşılacak ve sosyal huzur ile birlikte kaynakların daha etkin ve etkili kullanımı sağlanacaktır.

Ülkemizde yıllık bütçeler esas itibariyle kısa ve orta vadeli kalkınma planlarına dayandırılmaktadır. Kalkınma planlarına esas politikalar ise ulusal bütçelerle hayat bulmaktadır.

Milli Vizyon ve Misyon

Yüksek planlama kurulu tarafından belirlenen kalkınma politikaları bir ülkenin vizyonunu ve misyonunu yansıtan en önemli planlama aracıdır. Bugüne kadarki izlenen milli politik-iktisadi vizyonumuzun ve misyonumuzun çok net olmadığını ve bu konu üzerinde de ayrıntılı teorik ve pratiğe yönelik çalışmaların bulunmadığını görüyoruz.

Bir ülkenin vizyonu o ülkenin dünyaya bakış açısını gösterir ve bu bakış altında kendini gördüğü ideal yerdir. Mükemmellikte sınır olmadığı için bu ideal yer öyle bir yerdir ki; vardığınızı zannettiğiniz anda daha çok yapacak işiniz olduğunu görürsünüz. Sizi kendine çeken dinamik bir ışıktır o; her şart altında misyonunuzu ona göre belirlersiniz.

Türk milleti olarak; sosyal, kültürel, politik, teknolojik ve ekonomik vizyonumuzu ve misyonumuzu tam olarak ortaya koyma ve bu vizyon ve misyonumuzu hayata geçirebilmek için stratejiler belirleyecek milli bir teşkilatlanmaya gitmek gereği her zamankinden daha önem kazanmıştır.

Milli bir vizyonun ve misyonun ortaya konmasında ve bunların önemli bir kısmının plan-bütçe yasasıyla adım adım hayata geçirilmesinde bir girdi olmak üzere; vatandaşlarımızın sosyal, ekonomik, kültürel, politik genel tercihlerinin belirlemesi konusunda bilimsel çalışmaların başlatılması ve bu konuda da bir an önce kurumlaşma zamanı çoktan gelmiş bulunmaktadır.

21. Yüzyıla Hazırlık

21. yüzyıl, özellikle bilgi teknolojilerinin yarıştığı bir yıl olacaktır. Bilgisayarın bir tuşu ile ülkemizin ve dünyanın kalp atışlarının parmaklarınızın ucu kadar size yakın olduğunu göreceksiniz. Bilgisayar ortamında 5, 10 milyon kişiye hitap edebileceksiniz. Vatandaşın politik reaksiyonu ve tercihi seçimden seçime değil, bir bilgisayarın tuşlarında bir anda şekillendiğini göreceksiniz. Yüce Meclis, ülkemizin en önemli kurumu olarak, politik tercih ve reaksiyonların an be an değişebileceği böyle bir dinamik ortamda, milli ve evrensel boyutta ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçlara nasıl cevap verebileceğini şimdiden planlamak ve gerekli kurumları oluşturmak zorundadır.

Ne Yapmalıyız?

Politik-iktisadi alanda çalışan her kesime sesleniyorum… Devletle halk arasında gönüllü bir iktisadi mübadele köprüsü kurulabilmek amacıyla anayasal kuralları belirlemek için, uluslararası çalışmalara da örnek olacak nitelikte, bugüne kadar yapılan çalışmaların çok ilerisinde çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü siyasetin geliştirilmesinin ön şartı, kamu yararını ön planda tutan üstün ahlak sahibi temsilcilerin seçilmesi ile birlikte, devlet ile halk arasında oynanacak oyunun kurallarının ve bu kuralların değiştirilme esaslarının kesin olarak ortaya konması ve bu kurallara uyulmasıdır.

Plan-Bütçe tasarısının üzerine kurulacağı politik iktisadi vizyonumuzu, devletle halk arasındaki iktisadi kamu hizmetlerinin düzenlenmesinde serbest karar verebilme veya gönüllü anlaşabilme derecesini sürekli iyileştiren bir sistemin kurulmasına dayandırmalıyız. Böylece, Demokratik sistemin hastalığı olarak gördüğümüz, hükümetlerin seçim beyannamelerinde açıkça belirtmedikleri ancak hükümete geldikten sonra ortaya koydukları dayatmacı tavırlar önlenebilecek; müdahaleler piyasadaki kişiler arasında gerçek veya potansiyel rant hareketlerini önlemekle sınırlı olacak; bireysel ekonomik güç kırılacaktır. Ancak bunların yapılmasıyla, siyasetin yıkıcı bir iktidar mücadelesi olmaktan çıkacağına inanmaktayız. Bu amaçla, bir sonraki Plan-Bütçe görüşmeleri başlamadan önce, hukuki altyapı olarak, milli birlik ve dayanışma ruhunu kamçılayacak, sosyal huzur ve ekonomik kalkınmada her kesimin güvencesi olacak bir iktisadi anayasa reformunun tartışmaya açılmasını uygun görmekteyiz.


Üretken Devlet ve İktisadi Anayasa Reformu

Politik-iktisadi vizyonumuzu hayata geçirmede en önemli araç olarak Plan ve bütçe tasarısının üzerine kurulacağı iktisadi anayasal reformun hedefi, etkin ve etkili bir “Üretken Devlet”in milletimize hizmet etmesini sağlamak olmalıdır.

“Üretken devlet”, üretiminden toplumdaki herkesimin faydalanabileceği ve yaptığı kamusal üretimi bireysel üretimden daha ucuza mal edebilen devlettir. Politik birimler üzerinde ahlaki baskının etkileri giderek yok olmakta ve “üretken devlet”ten giderek uzaklaşılmaktadır 21. Yüzyıla giren Türkiye, Üretim Devleti anlayışı içerisinde bir iktisadi anayasal altyapı kurmak zorunluluğu kaçınılmaz hale gelmiştir.

Yetkilerini aşarak anayasal-iktisadi sözleşme dışına çıkanlar, yine anayasal sözleşme kapsamında oluşturulacak kurumlarla cezalandırılmalı ve bunları siyasetten tasfiye etmenin yolu açılmalıdır.

Politik iktisadi vizyonumuzu hayata geçirecek en önemli araçlardan biri olarak anayasal iktisadi reform çalışmalarına süratle başlanması gerekmektedir. Bu kapsamda yapılacak çalışmalara örnek olmak üzere:

İktisadi anayasada yer alması gereken başlıca konular

• İktidarların politik iktisadi tercihlerinin, özel teşebbüs üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılması önlenmelidir.

• Kimin ne için vergi ödediğini bilmek en doğal hakkıdır; bu sebeple dolaylı vergilendirmeden ziyade doğrudan vergilendirmeye yönelik kurumlar kurulmaldır.

• Kaynak kullanımında verimlilik ve etkinliği sağlamak üzere, mali kurumlarımızın ekseriyetinin uzun dönemdeki politik iktisadi çizgileri anayasa ile belirlenmeli ve politik hesaplarla vergi yasalarında sık sık değişikliklere gidilmesi önlenmelidir.

• Anayasa ile devletin yapacağı iktisadi işler belirlenmeli; iktisadi politik karar verme sınırları çizilmeli; alternatif politik kuralların işleyişine açıklık getirilmeli; kişilere, varsa, hangi şartlar altında, ne ölçüde ayrıcalık tanınacağı açıkca gösterilmelidir.

• Vergi çeşitleri ve oranlarının keyfi uygulamalarla değiştirilemeyeceği konusunda vatandaşa anayasal güvence verilmeli; Vergi salma usulleri ve vergi oranları anayasa ile düzenlenmeli; bu oranların yıllar itibariyle nasıl düşürüleceği anayasa ile belirlenmelidir.

• Vatandaşların vergi oranlarını kamu harcamalarından bağımsız olarak düşünme hakkı anayasal düzenlemelerle garanti altına alınmalı; anayasal çerçevede tahsis ilkesi ile toplanan vergi daha sonra genel bütçeye aktarılmamalıdır.

• Toplumda çok tüketilen kamu mal ve hizmetlerinin kaynağı bu mal ve hizmetler için kurulacak fonlardan karşılanmalı; Böylece kamunun bu mal ve hizmetlerin fiyatını arttırması suretiyle giderek özel sektör kaynakları aleyhine kamu harcamalarını arttırmasının önü kesilmelidir.

• Bazı kişi ve gruplara hitap eden teşvikler, kotalar, izinler ve imtiyazlar, milli menfaatleri ilgilendiren özel durumlar dışında, anayasal düzenlemeye tabi tutulmalı ve toplum yararı aleyhine kıtlık rantlarının elde edilmeleri önlenmelidir.

• Anayasal iktisat reformu ahlak üzerine kurulmalı, halkın hürriyet, barış ve rafah içerisinde yaşamasını temin etmek hedef omalıdır. Bu reform sonucu, güçlerini özel amaçları için kullanan kamu görevlilerinin, vicdanları rahatlatacak şekilde cezalandırılmaları için siyasi otoriteden bağımsız anayasal kurumlar kurulmalıdır.

• Açık bütçe uygulamalarını kısıtlayacak tedbirler alınmalı; parasal genişlemenin şartları bilimsel göstergelere dayandırılmalıdır.
 
Şain KESİKMİNARE